class="wp-singular post-template-default single single-post postid-7617 single-format-standard wp-custom-logo wp-embed-responsive wp-theme-generatepress right-sidebar nav-float-right separate-containers header-aligned-left dropdown-hover elementor-default elementor-template-full-width elementor-kit-13485 elementor-page elementor-page-7617 full-width-content" itemtype="https://schema.org/Blog" itemscope>

Sabit Zihin ve Gelişen Zihin

Yeteneklilere bayılıyoruz. Toplumda yetenekliye aşırı değer veriyoruz. Fakat yeteneklilerde çalışma etiği olmadığı için bir çoğununu ismi başarılı insanlar arasında geçmiyor.

Belki garip gelecek ama başta bir işte iyi olmamak aslında omuzlardan yük alıyor. Çünkü beklenti stresi yaşamıyorsun. Bir işte başarılı olmak için hali hazırda mevcut yeteneklerin üzerine gidilirse ancak başarılı olunur diye bir düşünce var. Bu da limitliyor. Ne kadar yetenekli olursan ol yeni beceriler edinmen gerekiyor.

Doğustan diğerleri kadar yeteneği olmayan kişiler belirli bir işi yapmaya zorlandıklarında kendilerini yetersiz hissederler. Bu bir kaç kere tekrarlandığı zaman bunu genele yayar ve başka konularda da yetersiz olacağı inancı yerleşir. Bu inanca sabit inanca sahip kişiler diyoruz. Bu insanlar hiçbir şeyi öğrenemeyeceğini düşünürler. Öyle doğmuşlardır ve bunu değiştiremeyeceğini düşünürler. Kendilerini etiklerler. Mesela müzikte iyidir ama matematikte kötüdür. Ve bu kadar basittir. Mateamtikte iyi olmaya çalışmanı anlamı yoktur. Çünkü ben böyleyimdir. Bu bakış açısı kişiyi durdurur. Bu düşünce tarzı ilerde de her zaman karşısına çıkar fakat o bunun farkına varmaz. Matematikte kötü olduğunu düşünen bir kişi bir iş kurmak istediğinde muhasebe ve finansla ilgili konularda da kötü olacağı için batması muhtemeldir. Ya da kendini zorluklar karşısında mücadele gücü olmadığını düşünen birisi hayallerinin işini kurmak istediğinde zorlukları düşünerek vazgeçmesi neredeye kaçınılmazdır.

Fakat diğer yandan gelişen zihne sahip birisi çaba ile her konuda gelşebileceğine inananır. Mevcut duruma teslim olmaz. Değiştiremeyeceğine emin olduğu şeylere çok takılmaz ama kendi çabasıyla değiştirebilecekleri üzerine odaklanır. Dünyada neredeyse 7’den 70 herkesin tanıdığı basketolcu Michael Jordan lisede oynarken takımdaki en gerideki oyuncuydu ve takımdan çıkartılmıştı. Eve geldiğinde göz yaşlarını tutamamış ve annesine durumu anlatmıştı. Takımdan çıkarılmak onu durdurmadı. Durduralamaz olana kadar çalıştı. Yetenekli olduğunu düşünen diğer takım arkadaşlarının şimdi adını kimse bilmiyor. Çünkü onlar konfor alanlarında yaşayarak zaten kendilerini Jordan kadar geliştirme ihtiyacı duymadılar. Zaten yetenekli oldukları ve daha fazla çalışmadan da başarılı olabileceklerine göre sabit bir inançları vardı.

Dünyadan Michael Jordan gibi bir çok insandan örnekler verebiliriz. Başarılı insanların ortak belki de tek özelliği bu bakış açısıdır dersek yanılmayız. Sonuç olarak, başarılı insanlar arasında paylaşılan bu bakış açısı, başarıyı sadece bir hedef değil, aynı zamanda sürekli bir öğrenme ve gelişim süreci olarak gören bir zihniyeti temsil eder. Bu düşünce modeli, sadece bugünü değil, geleceği şekillendirmek için çaba sarf eden, sınırları zorlayan ve sürekli olarak daha iyisini hedefleyen bireylerin başarılarını besler.